Anayasa Mahkemesi Kararı
Hatalı olarak belirsiz alacak davası biçiminde açılmış olan davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi, mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğindedir.
12.10.2023
Anayasa Mahkemesi (“AYM”) işçilik alacaklarına ilişkin belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.
AYM’nin 2019/17969 başvuru numaralı ve 08 Haziran 2023 tarihli kararı 06 Ekim 2023 tarihli ve 32331 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.[1]
Karara Konu Olay ve Olgular
Başvurucuların iş akitlerinin feshedilmesi üzerine açtıkları işçilik alacaklarına ilişkin tazminat davasında İş Mahkemesince davanın kabulüyle, başvurucular lehine iş ilişkisinden kaynaklanan tazminatlara hükmetmiştir. Temyiz üzerine karar Yargıtay tarafından başvurucuların çalışma sürelerini ve ücretlerini bildikleri ve bu sebeple dava konusu alacakların miktarını belirleyebilme imkanlarına sahip oldukları gerekçesiyle bozulmuştur. Yerel Mahkeme bozma kararına uyarak hukuki yarar yokluğu sebebiyle davayı usulden reddetmiştir.
Başvurucular AYM’ye bireysel başvuruda bulunarak davanın dava şartı yokluğu gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
AYM Kararının İncelenmesi ve Gerekçesi
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali Yönünden İnceleme
Başvurucuların iddialarının makul sürede yargılanma hakkının ihlali yönünden incelemesinde AYM, benzer nitelikteki 2022/100837 başvuru numaralı ve 27 Nisan 2023 tarihli kararında belirlediği anayasal ilkelere atıf yapmıştır. Bu çerçevede, 9 Mart 2023 tarihi (bu tarih dahil) itibarıyla AYM’de derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan bireysel başvuruların incelenmesi için 6384 sayılı Kanun'a göre kurulan Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun tüketilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bahsi geçen başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun bu kısmının, “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmedilmiştir.
2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlali Yönünden İnceleme
Mahkemeye erişim hakkı kapsamında yapılan incelemede ise AYM, başvurucuların hak arama özgürlüğüne getirilen sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen ölçülülük koşulunu taşıyıp taşımadığı ve bu sınırlamayla başvuruculara ağır bir külfet yüklenip yüklenmediği üzerinde durmuştur. Usul hukukundaki imkanlar gözetildiğinde, hatalı olarak belirsiz alacak davası biçiminde açılmış olan davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesinin ölçülü kabul edilebilmesi için bu aracın başvurulabilecek son çare (başvurucuların haklarını en az zedeleyen araç) olması gerektiği ifade edilmiştir. Davanın genel eda davası olduğu kabul edilerek talep sonucunun netleştirilebilmesi için başvuruculara süre verilmesiyle, davanın usulden reddi biçimindeki ağır müdahaleden kaçınılabileceği belirtilmiştir.
AYM yukarıda açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu tespit edilmiş, öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından, başvurucuların tazminat talebi ise kabul edilmemiştir.
Sonuç
Söz konusu AYM kararı ile bireysel başvuru kapsamında incelenen hususların kanun yolu denetiminde gözetilmesi gereken hususlardan olup olmadığı ve AYM’nin değerlendirmelerinin usul hukukuna dahilinde kabul edilip edilmeyeceği tartışmalarının tekrar gündeme gelmesi muhtemeldir.
AYM, şartlar oluşmadan belirsiz alacak davası biçiminde açılmış davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddedilmesini mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. Öte yandan, belirsiz alacak davasına ilişkin usul kuralları, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından katı olarak uygulanmaya devam etmektedir. Yargıtay uygulaması ile AYM kararları arasında çelişkinin hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkeleri bakımından sakıncalı olduğu söylenebilecektir. Bu nedenle, söz konusu çelişkinin giderilmesi ve Yargıtay uygulaması AYM kararları arasında tutarlılığın sağlanması önem arz etmektedir. Bu konudaki gelişmelerin, şartları oluşmadığı hâlde açılan belirsiz alacak davalarında iş mahkemelerinin sergileyeceği tutum açısından da belirleyici olacağı düşünülmektedir.
-
Törehan Büyüksoy
Managing Partner
-
Burak Bayrak
Associate