Türkiye’de Yat Alım Satımı ve Gemi İpoteği
Yatlarla ilgili çeşitli hukuki konuları kapsamlı bir şekilde ele aldığımız bu makalemizde, yatların hukuki niteliğini inceledikten sonra, yat satış sözleşmelerinin müzakere edilmesi ve sonuçlandırılması süreçlerini ele alıyoruz. Ayrıca bu tür sözleşmelere eşlik etmesi gereken temel belgelere ışık tutuyor ve son olarak, yat alım satım işlemleri bağlamında gemi ipoteğinin işlevine değiniyoruz
15.05.2024
Engin denizler ile kucaklaşan ülkemiz, yatçılık meraklıları için bilhassa Ege'nin sakin kıyılarından Akdeniz'in hareketli limanlarına uzanan sayısız deneyim sunmaktadır. Ancak bu eşsiz ortamların cazibesinin yanı sıra, yat alım satımının doğasında var olan incelikli yasal karmaşıklıkları da göz ardı etmemek gerekir. Genellikle belirli amaçlar için tasarlanıp üretilmiş gösterişli, büyük tekneler olarak nitelendirilen yatlar hem özel hem de ticari alanlarda farklı amaçlara hizmet edebilmektedir. Bu bağlamda, yatların alım satım ve kullanımlarını düzenleyen karmaşık yasal düzenlemelerin kapsamlı bir şekilde anlaşılması çok önemlidir.
Gemi malikinin finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik teminat gösterebileceği en kıymetli malı olması sebebiyle, yat alım satım süreçlerinde finansman için kullanılan en önemli araçlardan biri de gemi ipoteğidir.[1]
Bu makalede yat kavramı ve hukuki niteliği, yat satış sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin kurulması, yat satış sözleşmesiyle teslim edilmesi gereken belgeler ve son olarak gemi ipoteklerinden bahsedilecektir.
Yat Kavramı ve Hukuki Niteliği
Yatlar, özellikleri itibariyle geniş bir yapısal ve boyutsal çeşitliliği sahip olabilirlerken genellikle konforlu bir yaşam alanı sunmak için tasarlanmışlardır.
Hukukumuzda yat kavramına ilk olarak, 4490 sayılı ve 16.12.1999 tarihli Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu (“TUGSK”) ile 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (“Kanun”) m. 2/1-b hükmünde yer verilmiştir. İlgili Kanun’da “Yat tipinde inşa edilmiş, gezi ve spor amacıyla yararlanılan, taşıyacakları yatçı sayısı otuz altıyı geçmeyen, yük ve yolcu gemisi niteliğinde olmayan, turizm şirketi envanterlerinde kayıtlı ve tonilato belgelerinde “Ticarî Yat” olarak belirtilen deniz araçları” şeklinde tanımlanmıştır. Deniz Turizmi Yönetmeliği’nde ise yatlar, “gezi, spor ve eğlence amacıyla deniz turizminde kullanılmaya uygun, taşıdığı yolcu sayısı on ikiyi geçmeyen, yük, yolcu ve balıkçı gemisi niteliğinde olmayan, kamarası, tuvaleti ve mutfağı olan” deniz araçları olarak, ticari/özel yat ayrımı yapılmadan tanımlanmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nda ise (“TTK”) gemi kavramının tanımına yer verilmekteyken yat kavramının tanımına yer verilmemiştir. TTK’nın m. 931/1 hükmünde yer verilen gemi tanımından yatın da gemi tanımının kapsamına girdiği sonucuna ulaşmak mümkündür. Nitekim, TTK m. 935/2 hükmünde TTK’de mevcut bazı hükümlerin uygulanacağı gemi türleri sayılırken “yat” kavramına da yer verilmiş olup bu hükümden de yatların niteliği itibariyle birer gemi olarak değerlendirilebilecekleri anlaşılmaktadır. Yat kavramının hukuki niteliği incelenecek olduğunda, TTK m. 936 uyarınca sicile kayıtlı olup olmamalarına bakılmaksızın tüm gemilerin taşınır eşya niteliğinde olduğu belirtildiğinden yatların da taşınır olarak değerlendirilebileceklerini söylemek mümkündür. Bu sebeple, bir gemi niteliğinde olan yatlar da dışarıdan bir güçle veya kendi hareketleriyle konum değiştirebilen taşınır eşya olarak kabul edilebilir.
Bunlara ek olarak, gemi niteliği taşıyan yatlar ticari amaçla kullanıldıklarında ticari yatlar ticaret gemileri olarak da değerlendirilmektedir. Bu bağlamda TTK'nın deniz ticaretine ilişkin hükümleri, TTK m. 935/1 hükmünde aksini öngören hükümler saklı kalarak, ticari yatlar bakımından da geçerlidir. Ticari amaçla kullanılmayan özel yatlar ise ayrı düzenlemelere tabii olup TTK'nın 935/2-a maddesinde, özel yatlar hakkında uygulanacak TTK hükümleri sıralanmaktadır.
Yatlar gemi niteliğinde olması sebebiyle taşınır eşya kabul edilse de bazı istisnai durumlarda taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümlere tabi olabilmektedirler. Nitekim TTK m. 937 hükmünde, taşınmazlara ilişkin hükümlerin yatlar dahil olmak üzere gemilere uygulanacağı istisnai durumlar düzenlenmektedir.
Yat Satış Sözleşmeleri
Türkiye’deki yat sektörü son yıllarda hızla gelişen ve önem kazanan bir endüstri haline gelmiştir. Ülkenin uzun kıyı şeridi ve stratejik konumu yat imalatı ve satışı anlamında büyük bir potansiyel sunmaktadır. Sektördeki büyüme ve gelişme daha fazla yat imalatı ve satışıyla sonuçlanmaktadır. Söz konusu durum yat sözleşmelerini hem miktar hem de nitelik bakımından etkilemekte, daha karmaşık ve çeşitli sözleşme yapılarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Türk Mevzuatındaki Durum
Türk mevzuatında yat satış sözleşmesine dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Türk Borçlar Kanunu'nda (“TBK”) yer alan satış sözleşmesine ve taşınır satışına ilişkin genel hükümler uygulanmaktadır. Açıklanan nedenlerle yatların nitelikleri ve ekonomik değerleri gereği ve yat satış sözleşmeleri özel hükümler içerdiğinden dolayı, yat satış sözleşmelerinin özel bir satış sözleşmesi olduğu söylenebilir.
Uygulamada Yat Satış Sözleşmeleri
Yat satış sözleşmeleri, uygulamada genel itibariyle iki kategoye ayrılmaktadır. Birincisi, yeni inşa edilmiş ve henüz kullanılmamış yatların satışına ilişkin sözleşmelerdir (sale of new builds). İkinci kategori ise "sale of second-hand yachts" olarak adlandırılan ve kullanılmış yatların satışını konu alan sözleşmelerdir. Satış sözleşmesinde yer alan hükümler yatın ikinci el olup olmamasına göre belirlenmektedir.[2]
Yat alım satımlarında sıklıkla standart sözleşmeler kullanılmaktaysa da söz konusu standart sözleşmelerin birtakım hükümlerinden faydalanmak suretiyle tarafların talep edecekleri özel şartlar, bayrak devleti özelinde talep edecekleri belgeler ve ödeme yöntemleri gibi konular değerlendirilerek standart sözleşmeye özel hükümler eklenmesi ve yeni bir sözleşme hazırlanması da mümkündür. Ayrıca standart sözleşmeye ek bir sözleşme hazırlanarak da yat alış ve satış prosedürleri tamamlanabilmektedir.
Yat Satış Sözleşmesinin Kurulması
Yat satışlarındaki sözleşme kuruluş süreci taraflar arasında öneri ve kabul beyanları ile başlamaktadır. Müzakereler çoğunlukla yat satış sözleşmelerinde alıcı ve satıcının buluşmasını sağlayan, yatın satışı ve kiralanması gibi süreçlerde hizmet veren brokerler aracılığıyla yürütülür. Görüşmeler sonucunda bir tarafın önerisinin diğer tarafça kabul edilmesiyle yat satış sözleşmesi kurulmuş olur.
Yat satışlarında satıcının asli borcu yatın zilyetliğini ve mülkiyetini devretme borcudur. Alıcının asli borcu ise satış bedelini ödeme ve yatı devralma borcudur. Yatlar Türkiye’de ulusal sicillerden Milli Gemi Siciline, Yapı Halindeki Gemilere Özgü Sicile ve Türk Uluslararası Gemi Siciline (“TUGS”) tescil edilebilmektedirler. Bununla birlikte, TUGS’ye yalnızca ticari yatlar kaydedilebilmektedir.
Taşınır niteliğinde kabul edilen yatların satışında imzalanması gereken taşınır satış sözleşmesinin geçerliliği kural olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak taraflarca sözleşmenin belli bir şekilde yapılmasının kararlaştırılması mümkündür.
Tarafların Teslim Etmekle Yükümlü Olduğu Belgeler
Yat alım satımı sözleşmelerinde, tarafların teslimle yükümlü olduğu belgeler kararlaştırılabilir. Bu belgeler, uygulamada standart sözleşmelere eklenerek "Addendum One" şeklinde adlandırılır.
Satıcının teslim etmekle yükümlü olduğu en önemli belge, "Bill of Sale" olarak bilinen satış senedidir. Bu belge yatın mevcut malikinden başkasına devredildiğini gösterir. Genellikle standart formlar kullanılarak hazırlanan satış senedinde satıcı, yatın mülkiyetini devretme yetkisine sahip olduğunu, yatın üzerindeki taahhütlerden arındığını ve vergi borcu olmadığını taahhüt eder. Türk hukukunda ve diğer bazı hukuk sistemlerinde, satış senedinin satıcı ile birlikte alıcı tarafından da imzalanması gerekir. Bu belge, mülkiyet devrine ilişkin anlaşmayı ifade etmektedir.
Yatın teslimi, taraflar arasında belirlenen zamanda ve yerde, "Teslim ve Kabul Protokolü" imzalanması ile gerçekleşir. Bu protokol ile yatın zilyetliğinin devri kayıt altına alınır.
Gemi İpoteği Kavramı
Mevcut bir alacağın teminat altına alınması için sicile kayıtlı bir gemi veya gemi payı üzerinde kurulabilen, alacak yerine getirilmediğinde geminin paraya çevrilerek alacağın karşılanmasını sağlayan sınırlı ayni hakka “Gemi İpoteği” denir.[3] Gemi ipoteği açısından öncelikli olarak uygulanan hükümler, TTK'da düzenlenmiş olup burada düzenlenmeyen hususlarda Türk Medeni Kanunu'nun (“TMK”) taşınmaz ipoteği ile ilgili hükümleri geçerli olur.
Gemilerin hızlı yer değiştirebilmesi, çeşitli hukuki yetki alanlarına girmelerine yol açmakta, bu durum da gemi ipoteğinin uluslararası alanda düzenlenmesi gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, günümüzde gemi üzerindeki sınırlı ayni haklarla ilgili birçok uluslararası anlaşma bulunmaktadır. Türkiye, gemi ipoteği konusunda çeşitli uluslararası anlaşmalara taraf olmuş ve bu anlaşma hükümlerini atıf veya tekrar yoluyla ulusal kanunlara dahil edilerek uluslararası düzenlemelere uyum sağlamıştır.
Gemi İpoteği, teslime bağlı olmaması sebebiyle mevzuatımızda taşınır rehni türlerinden farklı düzenlenmiştir. Bu özel düzenleme, gemilerin inşası, tamiri veya işletilmesi için gereken büyük miktardaki finansmanın karşılanması amacıyla ortaya çıkmıştır. Gemi ipoteklerinde, geminin teslimi gerekmeksizin tarafların gemi üzerinde ipotek kurulması konusunda anlaşmaları ve sicile kayıtla rehnin sağlanabilmesi gemi işletmeciliğinin ihtiyaçlarına uygun bir çözüm olarak değerlendirilebilir.
Gemi İpoteğinin Kapsamı
Gemi ipoteği, sicile kayıtlı gemileri kapsamaktadır. Sicile kayıtlı olmaları kaydıyla, ticaret gemileri, özel amaçlarla kullanılan gemiler, gezinti ve spor tekneleri, bilimsel araştırma ve eğitim gemileri gibi farklı türlerde gemiler üzerinde gemi ipoteği kurulabilmektedir. TTK m. 1015’te sözleşmeye dayalı gemi ipoteğinin kurulması düzenlenmiştir. Hükme göre taraflar arasında yapılacak bir sözleşme ve ipoteğin sicile tescili ile gemi ipoteği kurulur. Söz konusu sözleşmenin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onaylanması gerekir. İpotek sözleşmesi gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilmektedir.
Paylı mülkiyete tabi gemilerde her paydaş, kendi payı üzerine gemi ipoteği kurabilmektedir. Fakat, geminin bütün payları aynı malikin elinde bulunuyorsa, TTK m. 1014/4 hükmü gereğince ayrı paylar, üzerinde ayrı kişilere ipotek kurulamaz. Eğer elbirliğiyle mülkiyet durumu söz konusu ise, bu konuya ilişkin özel hüküm bulunmadığından TMK m. 857 hükmü kıyasen uygulanmakta ve tüm maliklerin izniyle geminin tamamında ipotek kurulabilmektedir.
Sonuç
Ülkemiz denizcilik sektörünün önemli bir parçasını oluşturan yatçılıkta sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmek güvenilir finansal mekanizmaların yanı sıra hem yurt içinde hem de uluslararası alanda etkin düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır. Bu kapsamda, gemi ipoteklerinin bu ortamda elverişli bir araç olarak karşımıza çıktığını ve uygulamada bahse konu ihtiyacı karşıladığını söylemek mümkündür.
Öte yandan kural olarak taşınır mal olarak kabul edilmelerine rağmen, bazı istisnai durumlarda yatlar taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümlere tabi olabilmektedir Bu durum, standart sözleşmeler üzerinden yürütülse dahi, yat alım satım süreçlerinin titizlikle ele alınmasını gerektirmektedir. Ayrıca bu süreçlerde finansmanın imkanı sunan gemi ipoteklerinin hem yerel hem de uluslararası düzenlemelere tabi olduğu göz önüne alındığında, bu işlemlerin deneyimli hukuk profesyonellerinin rehberliğinde, özenle yürütülmesi zorunlu hale gelmektedir.
Kaynakça
Can, M. (2003). Deniz Ticareti Hukuku, C. I. Ankara: İmaj Yayıncılık.
Kalpsüz, T. (2004). Gemi Rehni. Ankara: Turhan Kitabevi.
Nitelik, M. H. (2022). Türk Hukukunda Gemi İpoteği Yüksek Lisans Tezi. Samsun.
Özcan, R. (2023). Yat Satış Sözleşmesi Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.
Sevinç Kuyucu, A. (2016). Gemi Finansmanı Sözleşmeleri Doktora Tezi. İstanbul.
Topsoy, F. (2020). Deniz Ticareti Hukuku. İstanbul: Legal Yayıncılık.
[1] (Topsoy, 2020) s. 145; (Can, 2003) s. 151; (Sevinç Kuyucu, 2016) s. 125. Bu durumun nedeni gemi ipoteğinin kredi ihtiyacını karşılamaya yönelik bir teminat olmasıdır. Yani gemi ipoteği gemi malikinin finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik teminat gösterebileceği en kıymetli malıdır. Yoksa gemi tedavüle çıkarılacak taşınır bir değer olarak değerlendirilmemektedir. Bkz. (Kalpsüz, 2004) s. 58.
-
Kemal Altuğ Özgün
Managing Partner
-
Emire Özeyranlı
Legal Trainee