Back to Insights

Türkiye’de Yeşil Mevzuata Genel Bir Bakış

Bu makalemizde, Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması çerçevesinde sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uyum sağlamak için attığı adımları ele almaktayız. Enerji, sanayi, tarım ve atık yönetimi gibi alanlarda yenilikçi politikalar geliştirilirken, Türkiye’nin AB çevre mevzuatına uyum sürecini ayrıntılı olarak incelemekteyiz.

27.02.2025

Türkiye’de Yeşil Mevzuata Genel Bir Bakış

"Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma"[1] olarak tanımlanan sürdürülebilir kalkınma, Avrupa Birliği’nin öncü olduğu yeşil dönüşüm sürecinin temelini teşkil eder. Türkiye de bu dönüşümün bir parçası olmak için sürdürülebilir kalkınmanın ana hedefleri olan ekonomik refah, sosyal adalet ve çevresel bütünlük ilkeleri ışığında çok boyutlu bir yasama süreci yürütmektedir. Nitekim 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması ile Türkiye, çevre politikalarını AB politikalarına uyumlu olarak yürütmeyi taahhüt etmiştir.

Avrupa’da Rio Konferansı sonrası ivme kazanan sürdürülebilirlik çalışmaları, 2005'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, 2016'da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması çerçevesinde ilerlemektedir. Türkiye; Kyoto protokolüne 2009 yılında, Paris Anlaşması’na ise 2021 yılında taraf olmuştur.

Avrupa Birliği Mevzuatına Uyum Taahhütleri

Paris İklim Anlaşması:

Paris Anlaşması ile sera gazı emisyonlarının sebep olduğu küresel sıcaklık artışını belirli bir dereceyle sınırlamak, mümkünse 1,5 derecede tutmak hedeflenmektedir. 7 Ekim 2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak taraf olunan Paris İklim Anlaşması ile Türkiye çeşitli yükümlülüklerin altına girmiştir. Bu kapsamda hem üretim hem de tüketime yönelik çeşitli düzenlemeler ile enerji, sanayi, tarım gibi sektörlerde yenilikçi politikaların hayata geçirilmesi beklenmektedir.

Yeşil Mutabakat:

Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB ile ticaret yapan ülkeler için yeşil pazar hedefi doğrultusunda birçok mali düzenleme öngörmüştür. Türkiye, bu kapsamda hazırlanan “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nı 16 Temmuz 2021’de Resmî Gazete’de yayımlamıştır.

Bu çerçevede Türkiye, tarım, enerji ve su kullanımına ilişkin çeşitli yasama çalışmaları yapacak ve AB çevre düzenlemelerine uyum sağlayacaktır. Bu doğrultuda güneş ve rüzgâr gücüne dayalı üretim için 2027 yılına kadar her sene 1 GW kapasite tahsis edecek, Yeşil Organize Sanayi Bölgeleri ve Yeşil Endüstri Bölgelerinin kurulmasına yönelik projeler geliştirecek, yeşil finansman yoluyla yeşil yatırımı etkin kılacak, su tüketiminin yoğun olduğu sektörler için temiz üretime yönelik mevzuat hazırlayacak ve tüketicilerin daha yeşil ürün ve hizmetleri ayırt etmelerine yardımcı olmak için Ulusal Çevre Etiket Sistemi’nin yaygınlaştırılmasına yönelik çevre etiketi ve atık yönetimi çalışmaları yapacaktır.

Sınırda Karbon Düzenlemesi:

AB'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (“CBAM/SKDM”), AB'ye ithal edilen karbon yoğun ürünlerin üretim sürecinde ortaya çıkan karbon emisyonlarına adil bir maliyet yüklemeyi ve AB dışındaki ülkelerde daha çevre dostu üretim süreçlerini teşvik etmeyi amaçlayan bir politikadır. SKDM geçiş dönemi, 1 Ekim 2023’te başlayarak 31 Aralık 2025’e kadar sürecek şekilde planlanmıştır. Süreç Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.

SKDM, ilk olarak karbon kaçağı riskinin yüksek olduğu belirli sektörlere odaklanmaktadır. Çimento, elektrik, gübre, demir-çelik, alüminyum ve hidrojen sektörleri düzenlemenin kapsamına alınmıştır ve bu sektörün işletmecilerine karbon emisyonlarını beyan etme zorunluluğu getirilmiştir.

Emisyon Ticaret Sistemi:

2005 yılında Avrupa Birliği tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Emisyon ticaret sistemleri, enerji yoğun sektörlerdeki sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemektedir. Bu sistemler, işletmelere belirli bir karbon salımı hakkı tanıyarak sınırlama getirir. Ayrıca karbon salınım hakkının ticaretinin yapılmasına olanak tanır ve çevresel düzenleme hedeflerine uyum sağlanmasını amaçlar.

Türkiye’de ise 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 11. maddesine dayanılarak “Karbon Piyasalarının İşletilmesine İlişkin Yönetmelik Taslağı” hazırlanmıştır. Bu taslak, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ("EPDK") tarafından yayımlanmıştır. Taslak Yönetmelik’te Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik EK-1 kapsamına giren kişi ve kuruluşların katılımcı olacağı karbon piyasalarının oluşturulması ve işletilmesi amaçlanmaktadır. Böylelikle sera gazı emisyonlarının uygun maliyetli yöntemlerle azaltılması teşvik edilmektedir.

Türk Mevzuatı

Çevre Kanunu:

Ülkemizdeki çevre düzenlemelerinin temelini oluşturan Çevre Kanunu, tüm canlıların ortak değeri olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını amaçlamaktadır. Kanun kapsamında, çevrenin korunması için alınması gereken önlemler ile uyulması gereken kurallar belirlenmiştir.

Çevresel etki değerlendirmesi (“ÇED”) de bu Kanun uyarınca uygulama alanı bulmaktadır. ÇED, bir projenin çevre üzerindeki olası etkilerini belirleme, bu etkileri azaltma ve alternatif çözümler sunma amacı ile uygulanmaktadır. Madde 10’a göre, faaliyet alanı çevre sorunlarına yol açma potansiyeli taşıyan kurumlar ÇED raporu hazırlamakla yükümlüdür. “ÇED Gerekli Değildir” veya “ÇED Olumlu” kararı alınmadan, projeler için onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; projeye ilişkin yatırım başlatılamaz ve ihale gerçekleştirilemez. ÇED sürecinin başlatılması ve tamamlanmasına ilişkin idari işlemler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, ÇED Yönetmeliği çerçevesinde yürütülmektedir.

Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği:

Çevre Kanunu uyarınca alınması gereken çevre izin ve lisansı sürecinde uyulacak usul ve esaslar Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği’nde düzenlenmektir. Bu yönetmelik kapsamında işletmeler, çevresel etkilerine göre Ek-1 ve Ek-2 listelerinde sınıflandırılır. Ek-1 ve Ek-2’de yer alan işletmeler, faaliyetlerine başlayabilmek için öncelikle geçici faaliyet belgesi almak zorundadır ve bu belgeyi aldıktan sonra en geç bir yıl içinde çevre izin veya çevre izin ve lisans belgesi başvurusunda bulunmaları gerekmektedir. Geçici faaliyet belgesi, Ek-1 kapsamındaki işletmeler için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ek-2 kapsamındaki işletmeler için ise il müdürlükleri tarafından verilmektedir.

Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği:

Çevre Kanunu’na dayanılarak hazırlanan bu yönetmelik, hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini önlemek veya azaltmak için hava kalitesi hedeflerini oluşturmak, hava kalitesini değerlendirmek ve hava kalitesinin iyi olduğu yerlerde mevcut durumu korumak amacıyla düzenlenmiştir. Türkiye, hava kalitesi sınır değerleri konusunda Avrupa Birliği limit değerlerini hedef almıştır ancak bu değerlere kademeli bir geçiş süreci planlamıştır.

Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik:

Çevre Kanunu’na dayanılarak hazırlanan bir diğer yönetmelik, Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik’tir. Bu yönetmelik, EK-1’inde belirtilen faaliyetlerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının şeffaf ve doğrulanabilir bir şekilde izlenmesi, raporlanması ve doğrulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Yönetmelik, bu süreçlerin yanı sıra doğrulayıcı kuruluşlar ve işletmelerin yükümlülüklerini de kapsamaktadır.

Sera gazı emisyonları, Yönetmelik’te belirtilen ilkeler doğrultusunda izlenir. İşletmeler hazırladıkları izleme planını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslara uygun şekilde uygulamakla yükümlüdür. İşletmeler izleme planlarını emisyonların izlenmeye başlanmasından en az 6 ay önce Bakanlığa onay için sunmalıdır. Uygun bulunmayan planlar için eksikliklerin giderilmesi amacıyla 60 günlük ek süre tanınır ve şartlar yerine getirildiğinde plan onaylanır.

Atık Yönetimi Yönetmeliği:

Atık Yönetimi Yönetmeliği, AB atık listesi oluşturulması hakkında komisyon kararı dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda belediyelere, atık üreticileri ve sahiplerine çeşitli yükümlülükler getirilmiştir. Amaç atıkların çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetilmesi, atık oluşumunun azaltılması, geri kazanımın sağlanmasıdır.  

Yönetmelik’te atıkların yönetiminden kaynaklanan harcamaların, kirleten öder ilkesine göre, yönetimden sorumlu olan gerçek ve/veya tüzel kişiler tarafından karşılanması öngörülmüştür. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 5 yıllık ulusal atık yönetim planını/planlarını hazırlamak/hazırlatmakla yetkili ve görevli kılınmıştır.

Sıfır Atık Yönetmeliği:

Bu yönetmelik, hammadde ve doğal kaynakların etkin kullanımı ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda, sıfır atık yönetim sisteminin kurulması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, izlenmesi ve belgelendirilmesine yönelik temel esasları belirlemeyi amaçlar. Ayrıca, atık yönetimi süreçlerinde çevre, insan sağlığı ve kaynakların korunmasını hedefler.

Yönetmelik ile Sıfır Atık Yönetim Sistemi kurma yükümlülüğü getirilmiştir.[2] Buna göre yönetmeliğin EK-1 listesinde belirtilen bina ve yerleşkeler yükümlülük altındadır. Listede alışveriş merkezleri, havalimanları ve limanlar gibi bina ve yerleşkeler yer almakla birlikte mahalli idareler de EK-1 listesinde belirtilen uygulama takvimine göre sıfır atık yönetim sistemine geçmekle yükümlüdür.

Gönüllülük esasına dayalı olarak sıfır atık yönetim sistemini kurmak isteyen diğer bina ve yerleşkeler de bu sistemi uygulayabilirler.

Bu doğrultuda, yükümlülük altında olanların faaliyet başlangıç tarihinden itibaren bir yıl içerisinde sıfır atık yönetim sistemine geçmeleri gerekmektedir.

Bu kapsamda bütüncül bir yönetim süreci için Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği, Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, Atık Elektrikli ve Elektronik Araçların Kontrolü Yönetmeliği mevcut diğer düzenlemelerdir.

Yenilenebilir Enerji Hukuku:

Türkiye’de enerji sektöründen sorumlu bakanlık Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’dır. 2001 yılında ise düzenleyici kuruluş olarak EPDK kurulmuştur. AB düzenlemelerine uyum kapsamında ise 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun, 2005 yılında yürürlüğe girmiştir.

Bu kanun, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kullanımını artırmayı, bu kaynakları ekonomik ve güvenilir şekilde değerlendirerek kaynak çeşitliliğini artırmayı, sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve bu hedefler doğrultusunda ihtiyaç duyulan imalat sektörünü geliştirmeyi amaçlamaktadır.

Madde 5 uyarınca, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisinin iç ve uluslararası piyasalarda ticaretinin izlenmesi ve kaynak türünün doğrulanması amacıyla, üretim lisansı sahibi tüzel kişilere EPDK tarafından "Yenilenebilir Enerji Kaynak Belgesi" (YEK Belgesi) verilmektedir. Bu uygulama, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın koordinasyonunda yürütülmekte olup özellikle yenilenebilir enerji ve enerji depolama gibi stratejik alanlardaki projelerin daha hızlı ve etkili bir şekilde hayata geçirilmesine destek olmaktadır.

Bu kapsamdaki diğer önemli yönetmelik olan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (“YEKA”) Yönetmeliği ile yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesinde yeni bir yatırım modeli uygulanmaktadır. YEKA Yönetmeliği, elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmayı, kaynak çeşitliliğini geliştirmeyi hedeflemektedir.

Türkiye’de güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek için uygulanan bir destek sistemi olan Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (“YEKDEM”), enerji üreticilerine belirli bir süre boyunca sabit fiyat garantisi sunarak yenilenebilir enerji yatırımlarını cazip hale getirmeyi amaçlar. YEKDEM, enerji arzını çeşitlendirmek, enerji bağımsızlığını artırmak ve çevresel sürdürülebilirliği desteklemek için önemli bir araçtır. Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmek amacıyla, bürokratik işlemleri basitleştiren ve hızlandıran bir "süper izin" dönemine geçiş yapmayı hedeflemektedir.

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları:

1 Ocak 2024’te yürürlüğe giren Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (“TSRS”), şirketlerin finansal ve iklimle ilgili açıklamalarında uyması gereken kuralları düzenlemektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklikle, bu standartların uluslararası normlarla uyumlu şekilde belirlenmesi yetkisi Kamu Gözetimi Kurumuna (“KGK”) verilmiştir. TSRS kapsamında S1 ve S2 standartları, finansal ve sürdürülebilirlik bilgilerinin açıklanmasına yönelik hükümleri içermektedir.

KGK, 18 Aralık 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımladığı karar ile uygulama kapsamını daraltmıştır. Bu doğrultuda, payları Borsa İstanbul A.Ş.’nin Yakın İzleme Pazarında ve Girişim Sermayesi Pazarında işlem gören ortaklıklar hariç tutulmuştur. Halka arz edilmeksizin sermaye piyasası aracı ihraç eden şirketler kapsamdan çıkarılmıştır. Benzer şekilde, şube sayısı 1’i, çalışan sayısı 250’yi geçmeyen banka ve mali kuruluşların ilk iki yıllık raporlama döneminde TSRS’ye uyumu ihtiyari hale gelmiştir.

Yeşil Aklamanın Önlenmesi:

Yeşil aklama (“greenwashing”), çevresel iddiaların belirsiz veya yanıltıcı bir şekilde kullanılarak tüketicilerin çevre dostu ürünlere ilişkin yanlış bilgilendirilmesine sebep olan bir uygulamadır. Türkiye’de çevresel iddiaların ticari reklamlarda doğru bir şekilde sunulmasını sağlamak için 13 Aralık 2022’de “Çevreye İlişkin Beyanlar İçeren Reklamlar Hakkında Kılavuz” yürürlüğe girmiştir. Bu kılavuz, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği temel alınarak hazırlanmıştır ve reklam verenler, reklam ajansları ve medya kuruluşları için rehber niteliği taşımaktadır. Çalışma, çevreyle ilgili beyan ve görsellerin yasal düzenlemelere uygunluğunu sağlamayı ve tüketicilerin yanıltılmasını önlemeyi amaçlamaktadır.

Düzenleyici Otoriteler/ Türkiye’de Çevre Yönetimi

Türkiye’de çevre yönetimi, çevrenin korunması ve geliştirilmesi sorumluluğunu üstlenen çeşitli kurum ve kuruluşların iş birliğini gerektiren geniş bir yapıya sahiptir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, çevre yönetiminde en yetkili kurum olmakla birlikte, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi diğer bakanlıklar da kendi alanlarındaki çevresel sorumlulukları yerine getirmektedir. Ayrıca, Kamu Gözetimi Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu gibi düzenleyici otoriteler, düzenleme ve denetim standartlarını belirleyerek çevre yönetiminin etkinliğini artırmaya katkıda bulunmaktadır. Bu iş birliği, çevre yönetiminin bütüncül ve çok yönlü bir yaklaşımla ele alınmasını sağlamaktadır.

Kaynakça

Çevre, İklim Değişikliği ve Suya Dair Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri. (tarih yok). Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı: https://www.mfa.gov.tr/surdurulebilir-kalkinma.tr.mfa adresinden alındı

Sıfır Atık Yönetim Sisteminin Oluşturulmasına Yönelik Uygulama Takvimi. (2019, Temmuz 12). Food and Agriculture Organization of the United Nations: https://faolex.fao.org/docs/pdf/tur187824Annex.pdf adresinden alındı


[1] (Çevre, İklim Değişikliği ve Suya Dair Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, tarih yok)

[2] (Sıfır Atık Yönetim Sisteminin Oluşturulmasına Yönelik Uygulama Takvimi, 2019)