Anayasa Mahkemesi'nden Aşkın Zarar Davalarında Dönüm Noktası Niteliğinde Pilot Karar
AYM Genel Kurulu, 8 Temmuz 2025 tarihli ve 2024/41763 sayılı Caner Şafak kararında, enflasyonun alacakları eritmesine karşı etkili hukuk yolu bulunmadığına hükmederek mülkiyet ve etkili başvuru haklarının ihlalini tespit etmiştir. Pilot karar kapsamında TBMM’yi düzenleme yapmaya çağırmış, benzer başvuruları altı ay erteleyerek, Yargıtay’ın aşkın zarar ispatındaki katı yaklaşımını, yasal faizin yetersizliği bağlamında eleştirmiştir.
06.10.2025

Giriş
Anayasa Mahkemesi (“AYM” veya “Mahkeme”) Genel Kurulu, 8 Temmuz 2025 tarihli ve 2024/41763 başvuru numaralı “Caner Şafak” kararında (“Karar”), özel hukuk kişileri arasındaki borç ilişkilerinden doğan alacağın enflasyon karşısında değer kaybetmesi ve bu zararın mevcut hukuki yollarla giderilememesi sorununu ele almıştır.
Mahkeme, alacağın enflasyon karşısında uğradığı değer kaybının tazminini sağlayacak etkili bir hukuk yolunun bulunmadığına kanaat getirmiş; bu durumu mülkiyet hakkıyla ilişkilendirmiş ve etkili başvuru hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. Bu sorunun yapısal nitelikte olduğuna hükmedilerek pilot karar usulü uygulamış ve konunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (“TBMM”) bildirimde bulunulmasına ve benzer başvuruların altı ay süreyle ertelenmesine karar vermiştir.
Karara Konu Olay
Başvurucu, bir bankadan olan alacağını icra yoluyla tahsil etmek istemiş, borçlunun icra takibine itirazı üzerine ikame ettiği itirazın iptali davasının sonuçlanması ise yaklaşık on yıl sürmüştür. Başvurucu yargılama sonunda alacağına yasal faiziyle birlikte kavuşmuştur. Ancak bu süre zarfında alacağının yüksek enflasyon nedeniyle ciddi ölçüde değer kaybettiğini ve uygulanan yasal faizin bu kaybı karşılamadığını ileri sürerek temerrüt faizini aşan zararının (aşkın/munzam zarar) tazmini için Türk Borçlar Kanunu'nun 122. maddesi uyarınca ayrı bir dava açmıştır. Başvurucunun davası ilk derece mahkemesi ve akabinde istinaf mahkemesince reddedilmiş; Yargıtay ise başvurucunun zararını enflasyon olgusu dışında somut vakıalarla ispatlayamadığından bahisle istinaf mahkemesinin ret kararını onamıştır.
Kararın İçeriği
AYM, başvurucunun şikayetini mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında incelemiştir. Mahkeme, Karar’ında şu temel tespitlerde bulunmuştur:
- Mevcut Hukuki Yollar Enflasyonist Zararı Karşılamada Yetersizdir:
AYM, borçlunun temerrüdü sonucu alacağın enflasyon karşısında değer kaybetmesi sorununu mevcut hukuki yolların yetersizliği üzerinden ele almıştır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun (“Kanun”) ile düzenlenen yasal ve temerrüt faizi oranlarının özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde paranın alım gücündeki düşüşü telafi etmekten uzak kaldığı sonucuna varmıştır. AYM, kendi içtihatlarına[1] ve Kanun’un gerekçesine[2] yaptığı atıflarla faiz oranlarının enflasyonun yarattığı değer kaybını önleme amacı taşımasına rağmen pratikte bu işlevi yerine getiremediğinin altını çizmiştir. Alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğraması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiası ile yapılan bireysel başvuruların sayısının her geçen gün arttığını da vurgulamıştır.
AYM, alacaklıların faizi aşan zararları için aşkın zarar davasına başvurduğunu, ne var ki bu davalarda Yargıtay tarafından katı bir ispat yorumu benimsendiğini ifade etmiştir. Bu çerçevede özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29 Mart 2022 tarihli kararı sonrası yerleşik hale gelen yoruma göre alacaklının yalnızca enflasyon, döviz kurunda artış gibi genel ekonomik olgulara dayanmasını yeterli görülmemekte; alacaklıdan zararını kendi durumuna özgü somut vakıalarla ispat etmesi beklenmektedir (örneğin, alacaklının alacağını zamanında tahsil etmesi halinde yapabileceği somut bir yatırımı gerçekleştirememesi). Yargıtay, başlı başına enflasyon, döviz kurunda artış ve benzeri ekonomik olumsuzlukların varlığının davacıyı ispat yükünden kurtarmadığı yahut davacıya herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamadığı görüşündedir.
Tüm bu tespitlerin ardından AYM, aşkın zarar davasının Yargıtay içtihatları ile etkili olmayan bir hukuk yolu haline getirildiğine, alacaklıya enflasyondan kaynaklanan değer kaybını gidermesi için başarı şansı sunulmadığına kanaat getirmiştir. Mahkeme’ye göre bu katı ispat yorumu, aşkın zarar davasını adeta enflasyondan bağımsız zararların ileri sürülebildiği bir mekanizmaya indirgemiş; dolayısıyla alacaklıların enflasyondan kaynaklanan zararlarının giderilmesini güvence altına alınamamıştır.
Bu nedenle AYM, aşkın zarara yönelik yerleşik Yargıtay içtihatlarının alacaklıya ölçüsüz bir külfet yüklediği, taraflar arasındaki adil dengeyi bozduğu ve borçlunun borcunu zamanında ödemeyerek haksız kazanç sağlamasına yol açtığı sonucuna varmıştır.
Sonuç olarak AYM, hukuk sisteminde başvurucunun alacağının enflasyon karşısında uğradığı değer kaybının tazmin edilmesini sağlayacak etkili bir hukuk yolunun bulunmadığına kanaat getirmiştir.
- Devletin Pozitif Yükümlülüğü ve Adil Denge:
AYM, Anayasa'nın devlete özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklarda tarafların menfaatleri arasında adil bir denge kurma ve alacakların değer kayıplarını giderecek hukuki mekanizmaları oluşturma sorumluluğu yüklediğini vurgulamıştır.
Bir alacağın enflasyon karşısında eritilerek ödenmesi taraflar arasındaki dengeyi alacaklı aleyhine bozmakta ve ona ölçüsüz bir külfet yüklemektedir. Borçlunun ise borcunu zamanında ödemeyerek haksız kazanç elde etmesine yol açmaktadır.
- Yapısal Sorun ve Pilot Karar İhtiyacı:
Alacakların enflasyon karşısında korunmasız kalması sorununun tek bir davaya özgü olmadığı, binlerce kişiyi etkileyen yapısal bir sorun teşkil ettiği tespit edilmiştir. Bu yapısal sorunun çözümü için AYM, İç Tüzük'ün 75. maddesi uyarınca pilot karar usulünü uygulamıştır.[3] Bu kapsamda TBMM’ye, sorunu giderecek açık bir kanuni düzenleme yapması için bildirimde bulunulmasına karar verilmiştir.
Karar’ın Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren altı ay süreyle, benzer konudaki bireysel başvuruların incelenmesi ertelenmiştir.
Sonuç
AYM’nin Karar’ı alacakların enflasyon karşısında değer kaybetmesi sorununa dikkat çekmiş ve TBMM’yi yeni bir düzenleme yapmaya çağırmıştır. Karar, Yargıtay'ın katı ispat yorumunun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ve mevcut düzenlemenin alacaklıları korumada yetersiz kaldığını belirtmiştir. TBMM'nin yeni bir düzenleme yapması beklenirken, benzer başvurular altı ay süreyle ertelenmiştir. Kanaatimizce bu Karar, borçlar hukukunda adil dengenin sağlanması açısından önemli bir adımdır.
Kaynakça
2024/41763 Başvuru Numaralı, 08.07.2025 T. AYM Kararı. T.C. Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2024/41763 adresinden alındı
Anayasa Mahkemesi İç Tüzük'ü. (2012, 07 12). Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi: https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/ictuzuk/ adresinden alındı
AYM ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. Başvurusu Genel Kurul Kararı, Başvuru No: 2014/2267. (2017, 12 21). T.C. Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/2267?utm_ adresinden alındı
E.1997/34, K.1998/79, 15.12.1998 T. Sayılı AYM Kararı. (1998, 12 15). T.C. Anayasa Mahkemesi Kararlar Bilgi Bankası: https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/1998/79?utm_ adresinden alındı
[1] Bknz. E.1997/34, K.1998/79, 15.12.1998 T. Sayılı AYM Kararı, ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. Başvurusu B. No: 2014/2267, 21.12.2017 T. AYM Genel Kurul Kararı
-
Törehan Büyüksoy
Managing Partner
-
Sezi Atmaca
Mid-Level Associate
-
Doğukan Mahir Fındık
Legal Trainee