Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin AYM Genel Kurulu Kararı
AYM hukuka aykırı gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
17.10.2023
Anayasa Mahkemesi (“AYM”) gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle, Anayasa'nın 19. maddesi ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
AYM’nin 2020/1554 başvuru numaralı ve 27 Nisan 2023 tarihli kararı 32308 sayılı ve 13 Eylül 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.[1]
Başvuru Konusu Olay ve Olgular
Bireysel başvuruya konu olayda, üç gün süreyle gözaltında bulunan başvurucu hakkında yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verilmiş, kararda başvurucu lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Başvurucu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesi kararın hüküm fıkrasına sanığa vekalet ücreti verilmesine yönelik bir ibare ekleyerek, başvurunun esastan reddine karar vermiştir.
Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu, haksız olarak gözaltına alındığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucuya 500 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiş, vekâlet ücretine yönelik maddi tazminat talebini ise, beraat kararı ile birlikte başvurucu lehine vekâlet ücretine hükmedildiği gerekçesiyle reddetmiştir.
Başvurucu yargılamada yaşadığı zorlu sürecin dikkate alınmadığı, istediği tazminat miktarından çok daha cüzi bir miktara hükmedildiği, gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olduğu, davada ödediği vekalet ücretinin maddi tazminata dahil edilmemesinin hukuka aykırı olduğu ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarıyla, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
AYM’nin Kararının İncelenmesi ve Gerekçesi
AYM öncelikle haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilen kişilerin tazminat talep etmeleri halinde başvuru yollarını tüketmiş sayılıp sayılmayacağına ilişkin incelemede bulunmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (“Kanun”) koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemine ilişkin 141/1 hükmü kapsamındaki tazminat talepleri hakkında verdiği kararlar arasındaki farklılıkları ortaya koyan AYM, bu farklılıkların başvurucular arasında başvuru yollarının tüketilmesi bakımından hakkaniyete uygun olmayan sonuçlara yol açabileceğine yönelik bir değerlendirmede bulunmuş ve bu değerlendirme temelinde yeni bir yaklaşım benimsemiştir.
AYM’nin yeni yaklaşımı; kişilerin, haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraate karar verildikten sonra Kanun’un 141. Maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettiklerinde, haksız yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla bireysel başvurularda başvuru yollarının tükenmiş kabul edileceği yönündedir.
Söz konusu içtihat bağlamında, başvurucunun da somut olayda başvuru yollarını tüketmiş sayılması gerektiğine ve başvurunun usul şartlarından kabul edilebilirlik kıstasını sağladığına karar verilerek, başvurunun esastan incelenmesine geçilmiştir.
Başvurucuya üç günlük gözaltı süreci için 500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. AYM hükmedilen manevi tazminatın, somut olayın koşullarında tazminat hakkının özünü zayıflatacak derecede düşük olduğu sonucuna varmıştır.
Başvurucunun beraat ettiği davada avukatına ödediği vekâlet ücretinin maddi tazminat kapsamında karşılanması talebine ilişkin olarak AYM, başvurucu lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin, başvurucunun maddi zararının karşılandığı anlamına gelmeyebileceğini yönünde değerlendirmede bulunmuş, başvurucu ile avukatının vekâlet sözleşmesinde ücreti kararlaştırırken maktu vekâlet ücretini avukatlık ücretine dâhil edip etmediklerinin ilk derece mahkemesince araştırılması gerektiğini vurgulamıştır. İlk derece mahkemesi tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanması konusunda herhangi bir araştırma yapılmamış olması ve başvurucuya ödenen maktu vekâlet ücretini aşan kısmın neden maddi zarar kapsamında değerlendirilmeyeceği, haksız gözaltı tedbiriyle arasında illiyet bağı olup olmadığı, illiyet bağı varsa talep edilen bu ücretin gerekli ve makul olup olmadığı hususlarının kararda açıklanmamış olması gerekçeleriyle AYM, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sonuç
AYM, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine dayalı tazminat davaları ile ilgili yeni bir içtihat oluşturmuş ve bu içtihada dayanarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali iddiasını ele almıştır. Daha önce ortaya çıkan içtihat farklılıkları nedeniyle benimsediği yeni yaklaşım ile tazminat taleplerinin hangi kurala göre değerlendirileceği konusunda yaşanan belirsizlikleri gidermeyi amaçlamaktadır. AYM, bu yaklaşım çerçevesinde, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine dayalı tazminat davalarını inceleyen derece mahkemelerinin kişiler hakkındaki yakalama veya tutuklamanın hukuka uygunluğu konusunda inceleme yapmalarının gerekmediğini, tazminata hükmedilebilmesi için kovuşturmaya yer olmadığına veya beraate karar verilmesinin yeterli olduğunu vurgulamıştır.
Ayrıca, AYM, başvurucuya ödenen manevi tazminat miktarının hakkın özünü zayıflatacak derecede düşük olması ve derece mahkemesi kararında, başvurucunun beraat ettiği davada ödediği vekalet ücretinin maddi zarar teşkil edip etmediğine ilişkin yeterli açıklamanın yer almaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu karar, tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde ortaya çıkan belirsizlikleri gidermeyi ve konuya ilişkin yeknesak bir içtihat oluşturmayı amaçlaması bakımından önem arz etmektedir.
-
Törehan Büyüksoy
Managing Partner
-
Işkın İdil Kunt
Associate