Geçici Hukuki Koruma Mekanizmaları Olarak İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz Süreçlerinde Önemli Hususlar
İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz, yargılama sürecinde hakların korunması için öngörülmüş geçici hukuki koruma yollarıdır. Amaçları, tarafların menfaat dengesini gözeterek hak kayıplarını önlemektir. Yetki, süre, teminat ve sorumluluk kurallarıyla işleyiş sınırlandırılır; kötüye kullanım engellenir, esas hükme kadar geçici güvence sağlanır.
15.09.2025

Giriş
Modern hukuk sistemlerinde, hakkın korunması için başvurulan yargı yollarının belli bir süreç gerektirmesi, bu süreçte hakkın zarar görmesi veya tamamen ortadan kaldırılması riskini beraberinde getirir. Bu durumda, asıl hukuki koruma sağlanıncaya kadar hakkın geçici olarak korunması ihtiyacı doğar. İşte bu noktada devreye giren ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz müesseseleri, geçici hukuki koruma sağlayan temel araçlardır.
İhtiyati Tedbir Nedir?
İhtiyatî tedbirin tanımı hakkında doktrinde aynı kavram kullanılmasa da birbirine benzer özellikleri ihtiva eden tanımlar kullanıldığı görülmektedir. İhtiyatî tedbirin özellikleri ve fonksiyonlarını bünyesinde barındıran en kapsamlı tanıma göre ihtiyatî tedbir, esas hakkındaki hüküm verilinceye kadar taraf açısından davanın devamı yahut uzamasından doğan sakıncaları bertaraf etmek ve geçici hukukî korunma sağlamak amacıyla, mahkeme tarafından yaklaşık ispatla yetinilerek ve çoğunlukla karşı taraf dinlenmeden verilen yargısal tasarruftur. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, ihtiyati tedbir bir dava değil, geçici koruma sağlayan hukuki bir araçtır.
Ayrıca 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) m. 390/3 hükmünce Hâkim, ihtiyati tedbire, ancak başvuranın iddiasının yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğunu görürse karar verebilir.
Yargıtay'ın da belirttiği üzere ihtiyati tedbir "davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni birtakım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.".[1]
İhtiyati Tedbir Amaçları
İhtiyati tedbir kararının verilmesiyle, tedbir konusu olan tarafın zararlı ve kötü niyetli davranışlarının engellenmesi hedeflenir. Bu müessesenin birincil işlevi güvence sağlamak olsa da hukuk doktrininde yaygın olarak benimsenen yaklaşıma göre ihtiyati tedbirin düzenleme ve ifa fonksiyonları da mevcuttur. Nitekim hukuk literatüründe ihtiyati tedbirler, teminat, eda ve düzenleme amaçlı olmak üzere üçlü bir kategoriye ayrılmaktadır ve bu ayrım Alman, İsviçre ve Türk hukuk sistemlerinde genel kabul görmüştür.[2] Bu amaçlar sırasıyla aşağıdaki gibidir:
1. Teminat Amacı: Bu husus, ihtiyati tedbirin asıl hedefini oluşturmaktadır.[3] Hakkın gelecekteki icra edilebilirliği güvence altına alınmaktadır. Yargılama sürecinin devamında veya dava başlatılmadan önceki dönemde, var olan hukuki statü korunmalı ve gerçek durum ile hukuki statü arasında çelişki yaratılmamalıdır. Güvence sağlama amacıyla verilen ihtiyati tedbir kararları vasıtasıyla, kötü niyetli tüm müdahaleler önlenecek ve nihai hukuki korumayı sağlayan mahkeme hükmünün uygulanması mümkün hale gelecektir.
2. Eda Amacı: Bu, ihtiyati tedbirlerin istisnai bir amacıdır. Bu yaklaşıma göre, belirli istisnai hallerde koşulların gerektirdiği şekilde uyuşmazlık konusu, ihtiyati tedbir başvurusu yapıldığında yerine getirilmektedir. Ancak bu tedbir, kalıcı bir yerine getirmeyi değil, geçici nitelikte bir ifayı hedeflemektedir. Aile hukuku kapsamında verilen tedbir kararlarında (özellikle geçici nafaka konusunda) bu yaklaşım gözlemlenebilmektedir.[4]
3. Düzenleme Amacı: Düzenleme amacına yönelik ihtiyatî tedbirler, bir edimin geçici olarak yerine getirilmesinden çok, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin geçici biçimde yapılandırılmasını ve yargılama süresince geçici bir hukukî denge ortamının sağlanmasını hedefler. Bu tür tedbirlere daha çok inşaî nitelikteki davalarda rastlanır. Örneğin, boşanma davası görülürken çocukların geçici olarak eşlerden birine bırakılması, düzenleyici nitelikte bir ihtiyatî tedbir olup 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 169. maddesinde düzenlenmiştir.
İhtiyati Tedbirin Uygulama Alanı
HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyatî tedbirlere ilişkin olarak önceki 1086 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda olduğu gibi herhangi bir sınırlama getirilmemiş ya da örnekleme yoluna gidilmemiştir. Bunun yerine, genel bir ilke benimsenmiş ve “gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde duruma uygun her türlü ihtiyatî tedbire karar verilebileceği” hüküm altına alınmıştır.[5] İhtiyatî tedbirlere özel hukukun tüm alanlarında başvurulabilmekle birlikte; özellikle TMK kapsamındaki davalarda, fikrî ve sınaî haklara ilişkin ihtilaflarda ve ticarî uyuşmazlıklarda, acil ve geçici koruma ihtiyacının ortaya çıktığı durumlarda sıklıkla talep edilmektedir.
İhtiyati Tedbirde Yetki
HMK m. 390/1 gereği ihtiyati tedbir, dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilmektedir.
İhtiyati Haciz Nedir?
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz, geçici hukuki korumanın alt başlığı olan ve sadece para alacakları için talep edilebilen özel bir koruma türüdür.
İhtiyati Haczin Amacı
İhtiyatî haciz, para alacaklılarının alacaklarını güvence altına almak amacıyla, borçlunun mal varlığını mevcut veya ileride başlatılabilecek takip işlemlerine karşı geçici olarak koruma altına almayı hedefler. Bu bağlamda vurgulanması gereken temel husus, ihtiyatî haczin yalnızca para alacakları ile parasal değere sahip alacaklara uygulanabilir olduğudur.
İhtiyati haczin amacı, ihtiyati haciz talebinde bulunulan şeyin alacaklıya verilmesini sağlamak değil, kesin hukuki himayeyi sağlayacak olan asıl yargılamadaki mahkeme kararının uygulanmasını garanti altına almaktır.[6] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 257'de belirtilen "vadesi gelmemiş borçtan dolayı" veya "rehinle temin edilmemiş bir para borcundan" dolayı ihtiyati hacze başvurulabiliyor olması, kanun koyucunun amacının alacaklının ihtiyati haciz ile tatmin edilmesinin değil, asıl hukuki korumaya giden yolların garanti altına alınması olduğunu gösterir.
İhtiyati Haczin Uygulama Alanı
İhtiyati haciz, her ne kadar ihtiyati tedbirin özel bir biçimi olarak kabul edilse de ondan farklı olarak yalnızca para ya da teminat alacaklarına ilişkin durumlarda başvurulabilecek bir geçici hukuki koruma yoludur.[7] Para alacağı içermeyen durumlarda ise, diğer geçici hukuki koruma yollarına başvurulması gerekir.
İhtiyati Hacizde Yetki
İİK m. 50 hükmü gereği, ihtiyati haciz talebi borçlunun yerleşim yerinde veya haczedilecek malın bulunduğu yerdeki mahkemeden yapılabilir. Bu, yetki konusunda uygulamada çıkabilecek tereddütleri giderecek önemli bir detaydır.
İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar
- Benzer Yönleri
Her iki koruma türü de birer geçici hukuki koruma tedbiri olup dava değildir. Yaklaşık ispatla yetinilmekte, karşı tarafın dinlenmesi zorunlu değildir. Her ikisi de kesin hukuki koruma sağlamaz, geçicidirler ancak mahkeme kararına dayanmaları gerekir. Asıl dava veya takipten önce yahut dava veya takip esnasında istenebilirler. Karar verilirken teminat alınabilir ve haksız çıkmaları halinde tazminat yükümlülüğü doğar.
- Farklı Yönleri
İhtiyati tedbir, para dışındaki talepler için uygulanabilirken; ihtiyati haciz, yalnızca para alacaklarını konu alır. İhtiyati tedbirler, bir edanın yerine getirilmesi, teminat sağlanması ya da düzenleyici nitelikte olabilirken; ihtiyati haczin temel amacı, belirli bir para alacağının güvence altına alınmasıdır. Her iki koruma yolunun karar şartları, geçerlilik süreleri ve etki alanları da birbirinden farklıdır.
Teminat Müessesesi
- İhtiyati Tedbir ve Teminat
HMK’nın 395. maddesi, teminat gösterilmesi halinde ihtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına olanak tanımaktadır. Hakkında tedbir kararı verilen ya da tedbir uygulanmış olan kişiler, mahkemenin kabul edeceği nitelikte bir teminat sunduklarında, mahkeme mevcut koşulları değerlendirerek tedbirin değiştirilmesine ya da tamamen kaldırılmasına hükmedebilir. Ancak, yalnızca teminat sunulması bu kararı almak için yeterli değildir; olayın özellikleri ve mevcut şartların da bu değişikliği haklı kılması gerekir. Hâkim, bu değerlendirmeyi yaparken taraflar arasındaki menfaat dengesini gözetmekle yükümlüdür.
- İhtiyati Haciz ve Teminat,
İhtiyati haciz isteyen alacaklı, eğer haciz talebinde haksız çıkarsa, borçlunun ve üçüncü kişilerin uğrayabileceği tüm zararları karşılamakla yükümlüdür. Bu nedenle, HMK’nın 87. maddesi gereğince, alacaklıdan zorunlu olarak teminat alınır. Bu teminat, özellikle borçlu veya üçüncü kişilerin mal ve haklarına haksız yere haciz uygulanması sonucu doğabilecek zararların karşılanması amacıyla istenir.
Teminat alınmasına ilişkin düzenleme, istisnalar dışında mahkemeye takdir yetkisi bırakmayan, emredici bir kuraldır. Dolayısıyla, kural olarak mahkeme, teminat gösterilmeden ihtiyati haciz kararı veremez. Nitekim Yargıtay da taraflar sözleşmeyle teminatsız ihtiyati haciz kararı verilebileceğini kararlaştırsalar dahi, bu tür bir kararın teminat alınmaksızın verilemeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Haksız İhtiyati Tedbir ve Hacizden Doğan Sorumluluk
Hem ihtiyati tedbir hem de ihtiyati haciz talep eden kişi, bu talebinde haksız ise yahut talepten sonra esasa veya usule dayanan sebeplerle ihtiyati tedbir yahut ihtiyati haciz haksız hale gelirse, bu nedenle ortaya çıkan zararların tazmin edilmesi gerekmektedir (HMK m. 399, İİK m. 259/1, 4).
Bu sorumluluk, geçici hukuki koruma müesseselerinin kötüye kullanılmasını önlemek ve aleyhine tedbir uygulanan kişilerin haklarını korumak amacıyla öngörülmüştür. Zarar, borçlunun haczedilen mal üzerinde tasarrufta bulunamamasından kaynaklanabilir veya uygulanan ihtiyati haczin kaldırılmasını sağlamak için yapılan harcamalar da bu kapsamda değerlendirilir.
İhtiyati Tedbirin Etki Süresi
Tedbir, esas dava açılmadan önce talep edilmişse, HMK m. 397/1 uyarınca, iki hafta içinde esas davanın açılması zorunludur. Aksi halde tedbir kendiliğinden kalkar. Bu husus uygulamada çok önemli bir ayrıntıdır.
Karşı Tarafın Dinlenmesi
HMK m.390/2 uyarınca, ihtiyati tedbir talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde ihtiyati tedbir kararları karşı taraf dinlenmeden de verilebilmektedir. HMK m.394/1 kapsamında karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına karşı tarafın itiraz edebileceği unutulmamalıdır.
Sonuç
İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz, modern hukukta hakkın etkin korunması için gereklidir. Yargılama sürecinin uzunluğunda hakkın zarar görmesini önleyerek hukuk devleti ilkesine hizmet ederler. Ancak doğru uygulanmaları hem hak sahibinin korunması hem de karşı tarafın haklarının ihlal edilmemesi açısından kritiktir. Bu dengede teminat müessesesi önemli rol oynar. Uygulamada bu iki kurum arasındaki farkların iyi anlaşılması ve doğru başvuru yapılması, geçici korumanın amacına ulaşması için zorunludur.
Makaleye katkıları için Seray Çakır’a teşekkür ederiz.
Kaynakça
Akkaya, T. (2024, 04). İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati Haciz Hakkındaki Mahkeme Kararlarına ve İhtiyati Haczin İnfazına Karşı Konulması. https://www.lexpera.com.tr/literatur/kitaplar/f-inceleme-978-625-432-805-3/1 adresinden alındı
Korkmaz, R. (2020, 01). Haksız İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Hacizden Kaynaklanan Tazminat Davası. LexPera: https://www.lexpera.com.tr/literatur/kitaplar/a-benzer-yonleri-978-625-7953-10-8/1 adresinden alındı
Özekes, M. (1999). İcra ve İflâs Hukukunda İhtiyati Haciz.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2012/6146 E., 2012/5724 K. Sayılı Kararı. (2012, 05 17). LexPera: https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay/1-hukuk-dairesi-e-2012-6146-k-2012-5724-t-17-5-2012 adresinden alındı
-
Törehan Büyüksoy
Managing Partner
-
Beste Bayrak
Associate